Türkiye'de son yıllarda artan düzensiz göçmen ya da klişe tabir ile sığınmacıların sayısı beraberinde toplumsal düzeye yayılan sorunları da getiriyor. Bunu herhalde kimse inkar edemez.

Ülkenin gündemine son günlerde bomba gibi düşen öğretmen İbrahim Oktugan'ın katledilmesi hadisesi sonrasında yine "sığınmacı" konusu kamuoyunda güçlü şekilde tartışılmaya başladı. İstanbul Eyüpsultan'da 16 yaşındaki Irak asıllı öğrencisi tarafından canice katledilen Oktugan'ın trajik ölümü düzensiz göçmenlerin yarattığı şiddet olaylarının ve toplumun refahını, huzurunu bozan davranışları vatandaşlar tarafından ağır şekilde eleştirildi. Bu durum elbette beraberinde, kitlesel bir sığınmacı düşmanlığını da beraberinde getiriyor. Bu konuya baktığımızda; sığınmacıların yarattığı olaylardan bıkan vatandaş da haklı, ülkemde sığınmacı istemiyorum diyen de haklı, göçmenler tarafından öldürülmek istemiyoruz diyen de haklı...

Fakat, burada asıl mesele Türkiye Cumhuriyeti mevcut hükümetinin uyguladığı politikaların eleştirilmesidir. Düzensiz sığınmacı politikalarını bu memleketin ana damarlarına entegre eden mevcut hükümettir. Bu yaşanan hadiselerde sığınmacıların "bireysel" olarak suçu olsa da kitlesel olarak suçu hükümetinkinden fazla değildir. "Neden?" diye soracak olursanız şöyle açıklayayım;

Bu sığınmacılar genellikle Suriye ve Afganistan'dan Türkiye'ye geliyor. Hiçbir denetime tabi olmadan, sınırlardan elini kolunu sallayarak geliyorlar hem de! Sonrasında ise Türkiye'de yaşamya başlıyorlar. Üstelik devletin bu sığınmacılar için aman aman katı kuralları yok. Hatta hiç yok. Bunun neticesinde, zaten hayatları darmadağın olan ya da yaşadıkları ülkede zaten bir hayat dahi yaşamadığını düşünen, üstelik kültürel olarak çok geride olan bu insanlar ülkemizde sorun teşkil etmeye başlıyor. Çünkü cahil bırakılıyorlar, eğitilemiyorlar ve ekonomik olarak, kültürel olarak rahat bir hayat süremedikleri için de agresifler. Aynı zamanda kaybedecek hemen hiçbir şeyi olmadıkları için son derece rahat suç işliyorlar. 

Zaten genel olarak alenen suç işleyen ve toplumsal huzuru kaçıran göçmenler düzensiz olanlar. Elbette münferit olaylar da oluyor. Ancak temelde bu düzensiz göç ile ülkemize gelen, burada da yaşam şartları çok iyi olmayan, eğitim seviyesi düşük, kültür seviyesi düşük insanlar şiddet olaylarına aktör oluyor.

Sevgili hükümetimiz bu kadar sayıca fazla göçmeni ülkemizde yaşatmaya kararlı ise bu insanlar için gerekeni yapmalı. Eğitim ise eğitim, entegrasyon programı ise entegrasyon programı, toplumsal düzene yönelik çeşitli yaptırımlar ise yaptırımlar... Ne gerekiyorsa yapılmalı. Yoksa Türk milletinde giderek mülteci düşmanlığı yükselecek ve bu gelişmenin sonucu toplumsal çatışmaya dönüşecek. Mültecilerin yaptığı her olay bireysel bir şiddet meselesinden ziyade toplumsal bir olay olarak değerlendirilecek. Olay kişisel bile olsa kimse bunu görmeyecek.

Bunları söylerken Türk milleti haksız demiyorum elbette. Fakat bu göçmen politikası devam ederse Türk milleti ile göçmenler arasında eşi, benzerine Avrupa'da rastladığımız gibi derin şiddet olayları ve toplumsal olaylar baş gösterecek.

Hükümetin önünde iki yol var aslında. Birincisi Türkiye'de kalacak göçmenleri topluma entegre etmek. İkincisi ise "Bu kadar misafirlik yeter." diyerek göçmenleri ülkelerine geri göndermek.
Ancak hükümet bunların ikisini de yapmıyor. Yarattığı 3. yoldan devam ediyor ve ülkede göçmenler hiçbir entegrasyon politikasına dahil olmadan elini kolunu sallayarak geziyor. Bu iş böyle olmaz. Ancak art niyetli bir kafa böyle bir göçmen politikası izleyebilir. Buna da halen inanmak istemiyorum. Umarım sevgili hükümetimizin farklı düşünceleri vardır.

Yine de yolun sonu en başta dediğim gibi "Sığınmacı hadiseleri politiktir." sonucuna çıkıyor. Hükümet politikalarında ısrarcı olduğu sürece Türk milletinin göçmenlere bakışı iyice sertleşecek, göçmenlerin ise ötekileştirilmeden dolayı iyice agresifleşeceği bir yapı ortaya çıkacak. Tabiri caizse iki taraf birbirine kırdırılacak. Bu ülkeye yazık etmeden bu yanlıştan bir an önce dönülmelidir!

16 yaşındaki öğrencisi tarafından canice katledilen öğretmen İbrahim Oktugan'ı buradan bir kez daha rahmetle anıyor ve bu tarz olayların bir kez daha yaşanmamasını diliyorum.

Herkese saygılar, sevgiler...